Dans edemediğimiz devrim, devrim değildir.

21-03-2021 21:02
Dans edemediğimiz devrim, devrim değildir.

Merhaba,

 

Biliyorsunuz çok saygıdeğer(!) birtakım "bıyıklılar” yine kadınlar adına kafalarına göre kararlar aldı ve zaten doğru düzgün uygulanmayan İstanbul Sözleşmesi’nden imzalarını çekmeye karar verdiler. Kadın hak eşitliği konusunda ilerleyeceğimize maalesef geri gitmeye devam ediyoruz. Kadınların uğradıkları şiddete karşı korunmasından neden bu kadar imtina ediliyor peki ve kadın cinayetleri neden politiktir? Bugünkü gündemimizde bunu ele alalım haydi gelin.

 

Politika genel anlamda hepimizin hayat tarzını şekillendiren bir olgudur. Bir fiilin politik olması için, belli bir sürecin sonucunda yaşanması gerekir. Bu fiil devletin ekonomik politikalarının ve/veya sosyal politikalarının sonucunda yaşanıyor olabilir. Örnek vermek gerekirse hırsızlığın artması, devletin kötü ekonomik politikasının sonucudur. Çünkü demek ki refah seviyesi düşmüştür, daha fazla kişi açtır ve devlet halkına güvence veremiyordur. Kadına şiddetin münferit olduğunu, kadın kadar erkeklerin de şiddet gördüğünü savunan çoğu "bıyıklı” için, işin bu yanı pek görünür değildir. Çünkü korunan taraftadırlar. Peki koruyan kimdir? Bu suçlar karşısında önlem almayan, kanun koymayan, adaleti uygulamayan devlettir. Kadına şiddeti çeşitli söylemlerle meşrulaştıran devlettir. Kadının ekonomik özgürlüğünü ele almasının, aile yapısını bozduğunu iddia ederek bunun önünü tıkayan devlettir. Kısacası devlet kadını 2. Sınıf vatandaş konumunda tutma politikası ile hareket ettiği için "Kadın Cinayetleri Politiktir!” diyoruz.

 

Patriyarkanın kökenleri üzerine kitaplar yazılacak kadar eskiye dayanıyor. Fakar 21. yüzyılda biliyoruz ve görüyoruz ki bu düzen dünyaya ve insanlığa faydadan çok zarar veriyor ve artık işlemiyor. Sadece kadınların, çocukların, LGBTİ+ bireylerin değil erkeklerin de özgürlüğünü kısıtlıyor ve ekmeğine yağ sürdüğü tek şey var: Kapitalist sistem.

 

Artık dünya tüm bireylerin eşit hak ve özgürlüklere sahip olduğu, güvende hissedebileceği, içinde yaşadığımız bu yeryüzünü insan eliyle daha bereketli ve huzurlu bir yer haline getirecek yeni bir sisteme ihtiyaç duyuyor. Bunu çocukken "gelecek nesillere yaşanır bir dünya miras bırakmak” söylemi altında çokça duyduk. Şimdi bize miras kalan bu bozuk sistemi düzeltmek için çabalamamız gerekiyor. 8 Mart bloğumuzda da yazdığımız gibi, bireysel olarak üzerimize düşeni yaparak, boyun eğmeyerek devleti de bu mizojinist sosyal politikalardan vazgeçirmemiz, kendimizi ve çevremizdekileri yılmadan sürekli eğitmemiz gerekiyor. Mücadelemiz devam edecek.

 

Biz VIVAMAGENTA markası olarak her bireyin kendi gerçeğini özgürce yaşayabildiği dans dolu bir gelecek hayal ediyoruz. Ve bugünkü blog yazımızı Emma Goldman’ın meşhur sözüyle bitiriyoruz:

 

Dans edemeyeceğimiz devrim bizim devrimimiz değildir!

 

 

IdeaSoft® | Akıllı E-Ticaret paketleri ile hazırlanmıştır.