BEDEN OLUMLAMA-MA
BEDEN OLUMLAMA-MA
Beden olumlama –Body positivity son dönemde sıkça karşımıza çıkan bir kavram. Moda endüstrisi ve kapitalizm eliyle senelerce şekilden şekle sokulan bedenlerimiz, sosyal medyanın bize sunduğu bu ifade özgürlüğü çağında bir şekilde sesini duyurabildi. Artık pek çok markada daha geniş beden seçenekleri bulabilmek mümkün. Peki bu bizim gerçekten bedenimizi sevmemizi sağlıyor mu? Yoksa yine bir pazarlama stratejisine mi kurban gidiyoruz? Peki pole dance’ın bununla alakası ne?
Artık yiyeceklerimizin 50 yıl öncesine nazaran o kadar da saf ve sağlıklı olmaması, daha hareketsiz ve kısıtlı bir yaşam, son 1 senedir pandemi derken üzerimize dayatılan "0” beden standardının miladını doldurması şaşılacak bir şey olmasa gerek. Dolayısıyla bazı markaların "büyük beden” modellerle yaptıkları çekimler ve pr çalışmalarının sadece "wow ne kadar da duyarlı bir hareket” takdiri kazanmak için olduğu aşikâr ve bunu ayırt edebiliyoruz.
Her şey iyi güzel hoş, fakat bu kafamızda, kendi bilincimizdeki programlamayı silecek kadar güçlü mü?
Yani mevzu gerçekten "şişman olsak da bedenimizi sevelim” mi? Dar giyinmemizin "cesaret” olarak addedilmesi mi? "Şişman” olduğumuzu kim bize söylüyor? Bizim için "sağlıklı” olan nedir? Kendi kafamızdaki kodlamayı aşabilmek için ne yapıyoruz? Kendimizi, bize kusur olarak öğretilen şeyleri sevmeye zorlamaktansa, bunları bir kusur olarak görmekten vazgeçmeyi düşünüyor muyuz? Bedenimizle "barışmak” yerine, en başından onunla neden savaşa girdiğimizi sorguluyor muyuz?
Pole dance’a başlarken çoğu kişinin aklında bedensel kaygıların olduğunu biliyoruz. Özellikle minimum bir duvarı boydan boya ayna olan bir stüdyoda aynada kendini inceleyip çeşitli yargılarla kendini izlemeden dans etmek çok zor. Fakat bu bir o kadar da özgürleştirici oluyor. Çünkü kendinizi o ortamda güvende hissettikçe aslında nasıl göründüğünüzden ziyade hareketi doğru yapıp yapmadığınıza odaklanıyor ve vücudunuzun daha önce görmediğiniz açılardan yapabildiklerini gördükçe kendinizi daha iyi hissetmeye başlıyorsunuz. Olay, "bu sporu yaptım ve fitleştim” den ziyade "bu sporu yaptım ve harika hissediyorum” a evriliyor.
Yani dememiz o ki, bedenlerimiz dışardan dikte edilecek bir veri değil. Nasıl göründüğümüz bizim benliğimizi tanımlamıyor. Önceden ideal dışı tutulan beden ölçüleri, olumlamayla "temize çıktığı” için minnettar değiliz. Bizim bedenlerimize kabul vermemizi sağlayan şey bir endüstri kararı olmamalı. Bedenlerimizi "olumlama” ihtiyacını bize hissettiren kuralları-kalıpları-idealleri-sınırları aradan kaldırdığımızda, bedenlerimizi yontulması gereken bir heykel gibi değil de verimli, çiçek açan bir bahçe gibi gördüğümüzde, buna bağlı endüstriler birer birer yıkıldığında özgürleşmiş olacağız. Bize bu korkuları hissettiren, korku ile kontrol ve itaat sağlayan bu düzeni ve endüstrileri yıkacak gücü hissetmek için sadece, olduğun gibi, aynaya bakman yeterli.